Wednesday, May 20, 2009

BİR HİKAYE...



Bir hikaye başlatalım istedik..ama bu herkesin hikayesi olsun....Ben başladım..Aslıhan biraz devam etti..Şimdi sıra hepimizde.. bakalım nereye gidecek hikayenin sonu...
hikaye aşağıdaki gibi başlıyor... adı ne olsun...adını bitince koyalım... fikirlerinizi bekliyorum...sevgilerimle (:

(ben ) ...Denizin bir bardak çaya vurduğu serin bir mayıs sabahı,aceleyle çıktı kız evden...
(aslıhan'dan) Aklında, yetişmek zorunda olduğu final sınavı vardı. Gece geç vakitlere kadar çalışıp yorgunluktan bitap düşünce uyuyakalmış, hâl böyle olunca da sabah uyanamamıştı. Sınava nasıl yetişeceğini düşünerek koşuştururken vapura bineceği durağa gelmişti bile. Saatine baktı, çok az bir zamanı kalmıştı. Aceleyle turnikeden geçip yaklaşan vapura bindi ve açık havada boş bulduğu bir yere oturup denizi izlemeye koyuldu. Gözleri ve aklı çok sevdiği bu engin maviliğe dalınca, her türlü kaygısından bir anda kurtuluverdi. Sanki ne sınav ne de not endişesi kalmıştı. Bunları tamamen unutmuş, adeta farklı bir boyuta geçmişti. O an aklından geçenler ...

11 comments:

Anonymous said...

Koyduğum üç noktaya kim nasıl devam edecek çok merak ediyorum. Bekliyorum heyecanla :)

hilal said...

...tamamen iç dünyasıyla ilgiliydi. o an gözüne bir martı ilişti. kim beğenmemişti acaba martıların sesini? kim demişti kötü sesli kuş diye martılara. ne çok dinleniyordu oysa bu sesle. tılsım gibiydi. demek güzeellik göreceliydi.
tüm bunları düşünürken güvertedeki "çaaayyy" sesiyle kendine geldi. unuttuğu imtihanı hatırladı ...

Aslihan Ozkaya said...

...Kiyiya yanasirken hemen inebilmek icin kalabaligin arasindan en onlere dogru ilerlemeye basladi. Telastan etrafindaki insanlara hic bakmamisti.. Fakat bir anda dikkatini cekti ve sanki kendisini bir suredir birisinin izledigini gorur gibi oldu..

farelzan said...

Ona bakan gözler elinde bastonu, koltuk arasında tuttuğu tuvaliyle ama bir ressamdı. İçinden "acaba neyi görüyor ki de neyin resmini yapıyor?" diye geçirdi ama sonra bu düşüncesinden dolayı kendinden utandı. Aceleyle uzaklaşmak istedi vapurdan ve hızlı bir hamleyle inip vapurdan yorgun kalabalığın arasına karıştı...

Anonymous said...

Koşar adımlarla okuluna vardı ve sınavın başlamasına sadece üç dakika kalmıştı. "Yetiştim" şükrüyle, "sakin olmalıyım" kaygısını bir arada yaşadı. sınav başladığında sorulara ilk göz gezdirmesinde "zor değilmiş" diye düşündü. Cevaplamaya başladı ama elinde olmadan dalıp dalıp gidiyordu. Aklı sürekli vapurda kendisine bakan âmâ ressama kayıyordu. Kimdi bu adam? Ve niçin kendisini (kulaklarıyla da olsa) izlemişti? Bu soruların cevabını bulmaya çalışırken, öğretmenin "Vakit tamam!" sesiyle irkildi. Yarım yamalak doldurduğu sınav kâğıdını teslim ederken, bu ressama neden bu kadar takıldığını içten içe sorguluyordu.

yamanca said...

Sınavdan çıktığında birden aklına gece verdiği söz geldi...
-söz!bu sefer tam vaktinde geleceğim...
Oysa saati, söz verdiği saati beş geçiyordu.Selim, bu sefer affetmeyecek beni dedi içinden.Onun adı içinden her geçtiğinde, zihninde bir yerlerde mevsim bahar oluyordu...

Anonymous said...

Daha "Selim" kelimesini duyarken bile, dişlerinin görülmesine mani olamıyor, adeta sevinçten istemsizce gülümsüyordu. Ama bu yaptığı geç kalmalar onu kıracak diye üzülüyor ve "sözüme sadık kalmalıyım" diye zamanında yetişmeye zorluyordu kendini.

Buluşma yerine doğru koşar adımlarla ilerlerken karşısına çıkan erguvan ağaçlarına gülümsüyor, baharı doyasıya içine çekiyordu. Selim'in kendisine bir sürpriz hazırladığından habersizdi. Sözleştikleri çay bahçesine vardığında karşısında Selim ve kendisini sabah vapurda izleyen âmâ ressam duruyordu. Peki ama, bu adam kimdi? Selim'in yanında ne işi vardı?

yamanca said...

Selim'e doğru yürürken her zaman ki gibi onu nasıl sevdiğini düşündü..Nasıl bir sevgiydi bu..İçine,ruhuna,tüm bedenine hükmediyordu...Masaya geldiğinde başı ile hem Selim'e hemde yanında oturan yaşlı adama selam verdi...Dikkatini masanın üstünde ki resimler çekti..hepsi karakalem çalışmasıydı...Okulda,balkonda,vapurda,iki gün önce arkadaşları ile oturduğu kafede...HEpsi onun resimleriydi...Bİrden gözleri doldu...
İyi doğdun dedi Selim.İyi ki varsın...

Anonymous said...

Selim bu âmâ ressama sevdiğinin resimlerini çizdirmişti. Ve bir doğum günü sürprizi olarak kendisine veriyordu. Oysa o, girdiği sınavların stresinden bu günün doğum günü olduğunu bile unutmuştu. Bu hatırlama davranışıyla Selim'e olan sevgisi bir kat daha arttı. Şimdi bu ressamın kim olduğunu merak etmenin yanı sıra, görmediği halde kendisini nasıl bu kadar güzel resmedebildiğini de ayrıca merak ediyordu.

Anonymous said...

Merakını giderecek bir cümle Mesnevi'den çıkıp önce aklına sonra da ruhuna işledi:
"Kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür." Selim'in gözlerini kullanmıştı yaşlı ressam o
resimleri çizerken. Selim'in gözlerinin oluşturduğu görüntü, ses tellerinin yardımıyla
ressamın elindeki karakaleme kadar geldi ve Selim anlattı, ressam çizdi. Ressam
sevdiğini anlatırken Selim'in gözlerinin kapalı olduğunu göremedi belki ama
Selim'in de görmek için sadece gözlerini kullanmadığını anladı. "Ruh ile bakmak" diye
iç geçirdi görmeyi beceremeyen insanların haline acıyarak... Çizgileriyle anlatmayı
seçti haykıramadıklarını...

yamanca said...

Resim elinde öylece duruyordu.Teşşekür etmek hiç bu denli saçma gelmemişti.İçinden beni görmediğiniz için teşekkür ederim demek geldi...Sustu..Selim ressamı yollarının nasıl kesiştiğini bu fikrin nasıl aklına geldiğini anlattı uzun uzun..Heyecanla dinledi hikayeyi tek bir anını bile kaçırmak istemedi.Bu zevkli sohbetten bir ara ani bir korna sesi kendine getirdi Selma'yı eve geç kaldım der gibi baktı Selim'e.Evet der gibi Selim.kısa süreli sessizliği ressamın sesi bozdu.Artık gitmeliyim dedi.Hep beraber kalktılar..Selma içinde dolanan kelimelere bir yer aradı zihninde.Mesnevi,aşk,kalem,Selim,hediye,ressam....
Evin kapısına geldiğinde içeriden gelen ses geç kalmanın verdiği huzursuzluğu daha da perçinledi.'Ara şu kardeşini birazdan baban evde olur'.
Gerek yok işte geldim dedi gülümsemeye çalışarak...

Post a Comment