Tuesday, May 26, 2009

KUTU




Bir sabah uyandım..Artık insan değildim...Ve o geldi...
Küçük ufacık bir zerreyken fark edebilir miydi beni? Odaya girdi… Etrafa dizilmiş sandalyelere, duvarda asılı tablolara, pencerenin açık kalmış camına, masanın üstündeki akşamdan kalmış boş su bardaklarına, çöp kutusuna bıkmadan usanmadan teker teker baktı… Çok sonra oturdu yanımıza…Hep baktığı gibi derin derin baktı uzağa… Ne zaman konuşacak olsam beni susturan gözleri ,şimdi ,konuş der gibiydi…
Kaderi derinlemesine sorgulayıp anlam veremediğim zaman; işte bu andı. Bunca vakit ,içimde biriken ona ait her şeyi ,cahil bir bilgelikle haykırmak isteyen ben; şimdi, tamda o konuş der gibiyken susmak zorundaydım…
Ben çaresizce dururken o sağımda ve solumda olanlarla bir şeyler verdi..Olduğum yerden çok iyi göremiyordum ama her verdiği not sanki biraz beni tamamlıyordu… Usulca kalktı, her zaman olduğu gibi başı önde, ağır ağır yürüdü… Hep olduğu gibi beni fark etmedi… Ben hep kaldığım gibi kaldım…
Artık olduğum yer daha da kalabalıklaşıyordu… Herkes bir şeyler söyleyip gidiyordu yanımdakilere.. Her söylenen beni biraz daha tamamlıyordu… Saatlerdir burada onca kelime ile oturup duruyordum… Yanımıza gelip gidenlerin çoğu yorgun metro istasyonlarından, çabuk geçen zamandan, zamanı avucunda tutamamaktan
, herkesin bir parça vefasız olduğundan konuşuyordu…
Bu kadar gelip giden içinde, ben, en çok ona gitme demek isterdim… Oturup gidişini izlemek aylardır öyle yormuş ki beni yine gitme diyemedim işte… O gittikten sonra, keşke biri bizi alıp götürse dedim… Bu şekilde yok olmak nasıl olur bilmiyorum ama işte yok olmak istiyordum…
İnsanlar ölür, çiçekler kurur, meyveler çürür…Peki ya ben ???
Bir gazetenin iç sayfasında, sütunlar arasına sıkışmış bulmaca karesi…
Ben nasıl yok olacaktım ???

1 comments:

Anonymous said...

Yazar; varlığın, yokluktaki varlığa eriştiği noktada yok olmuş zaten. Yorgun bir günün ardından okurken içim dinlendi sanki. Kutlarım Öznur.

Post a Comment