Duyguların nasıl oluştuğu herkes tarafından merak edilen bir konudur. İçimizde neler oluyor da biz birşeyler hissetmeye başlıyoruz? Bu duygular nasıl, ne zaman ve hangi sırayla oluşur? Fizyolojik psikolojide işte bu konu üzerinde çalışmalar yapılmış ve ortaya bazı teoriler atılmış.
Temelde duyguların oluşması için lazım olan şeyler bir uyaran ve sempatik sinir sisteminin (SSS) harekete geçmesi. Burada SSSnin vücudumuzda ne gibi değişikleikler yaptığını not düşmem gerekiyor. SSSnin aktive olmasıyla birlikte vücutta bir alarm durumu olusuyor ve kalp daha hızlı bir şekilde atarak vücuda daha çok kan pompalıyor. Daha hızlı bir şekilde soluk alınıp veriliyor. Kan iç organlardan kaslara doğru harekete geçiyor. Terleme artıyor ve gözbebekleri genişliyor. Duyguların oluşması ile ilgili teorilere geri dönecek olursak, bu teorilerde tartışılan en önemli nokta uyarımın olması ile vücudun verdiği reaksiyonun sıralaması.
Duygular konusunda ilk teori 1880lerde ortaya atılan James-Lange teorisi olarak biliniyor. Bu teoriye göre önce vücud fizyolojik reaksiyon verir ve daha sonra duygularımız oluşur. Bu durumda biz ağladığımız için üzgünüzdür. Tabii ki zamanla bu teoriye eleştiriler gelmiş. İç organların görece daha yavaş çalıştığı ve duyguların vücudumuzdaki fizyolojik değişikliklerden daha önce ortaya çıktığı bulgulanmış. Bunun dışında sinir sistemi tahrip edilmiş farelerin buna rağmen hissedebildikleri bulgulanmış. Ayrıca bütün fizyolojik tepkiler aynı olduğu halde değişik duyguların oluşabilmesi de bu teoriye yöneltilen eleştirilerden.
Bu durumda 1920lerde ortaya yeni bir teori daha atılıyor: Cannon-Bard teorisi. Bu teoriye göre de süreç tam tersine işliyor. Önce duygularımız olusuyor ve sonra fizyolojik tepki veriyoruz. Yani üzgün olduğumuz için ağlıyoruz.
Peki nasıl oluyor da bazen ağladığımız zaman üzgün olduğumuzu düşünürken bazen de mutlu olduğumuzu düşünüyoruz? Sevinç göz yaşları ne anlama geliyor?
0 comments:
Post a Comment