Bir önceki iki yazımızda Amerika’daki dini çoğulculuğu ve beraberinde doğabilecek muhtemel sorunlar uzerinde durduk.Lakin, dini çoğulculuğun bizzat sebebiyet verdiği söylenemezse de zemin hazırladığı diyebileceğimiz bir sorun daha var: nefret suçları.
İbadethannelerin yakılıp yıkılması, farklı dinden olan insanların hakarete ve zarara uğraması, nefret suçlarına iki örnek. Maalesef bu tür olaylar her zaman vuku bulmuş ve ayrımcılık göstermeden herkese musallat olmuştur.
İş yerlerinde ve okullarda kişilerin dini yaşama özgürlüklerini garanti etmeye hukuki sistem yetebilir.Sonuçlanan davalara bakılırsa kişilerin kıyafet, yiyecek, özel tatil gunleri, kişisel ibadet için mekan ayarlama gibi konularda hak kazandıklarını görürüz.
Ama nefret suçlarını önleme, farklı gruplar arasında hoşgörü ve işbirliği ortamı sağlama konusunda emniyet güçlerinden veya hukuki sistemden çok şahıslara iş düşüyor.
Doktor olan kaynımın espiri babında anlattığı bir anektod var. Anestezi uzmanı olan bir doktor ameliyat sonrası hastaları şöyle seslenerek uyandırıyormus: (Hastanın ismi Mehmet diyelim)
“Mehmet Bey, uyanın, uyanın! Her şeyi de devletten beklemeyin!)
Saka bir yana, bu sözlerde konumuzla ilgili mühim bir gerçek saklı. Nefret suçları konusunda her şeyi devletten beklememeli, kişiler sivil toplum kuruluşların vasıtasıyla nefret suçları besleyen önyargı, cahillik, yanlış bilgilendirme köklerini kurutmalı ve diyalog için zemin hazırlayıcı köprüler inşa etmeliler. Zira insan tanımadığından korkar, korktuğundan da nefret eder.
Harvard profesörü Diana Eck “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık”( Kur’an 49/13) mealindeki Kur’an ayetini dialoga bir davetiye olduğunu ve dialogun ilk basamağının tanışmak olduğunu vurguluyor.
Bu tanışma en başta halihazırda dini lider konumunda olan veya ilerde olacak kişiler için önem arz eder. Bu yüzden karşılaştırmalı din derslerinin ilahiyat müfredatlarında yer alması teşvik edilmiştir.
Nefret suçlarını bir tarafta tutarsak, genelde Amerika’da farklı dini gruplar arasındaki ilişkiler tolerans içerisinde gelişmiştir. Bir nevi “benim dinim bana, senin dinin sana ait” türünden pasif bir hoşgörü sergilenmiştir.
Sosyal bilimciler ülkedeki dini çoğulculuktan tam istifade edebilmek için toleransın yeterli olmadığını, yerine pozitif bir çoğulculuğun hakim kılınmasını tavsiye eder. Bunun yolunun da dilalogtan geçtiği konusunda hemfikirler.
Peki diyalog nedir?/ ne degildir?
Ahmet Kurucan “Niçin diyalog ?“isimli kitabında şu cevabı verir:
Dinler arası diyalog, faklı dinlere mensup insanların ınançlarını ve düşüncelerini birbirilerine zorla kabul ettirme yolunu seçmeksizin hoşgörü, samimiyet, sevgi, saygı ve iyi niyet içinde ortak olan veya olmayan bir meselede barış, hürriyet ve açıklık atmosferinde ötekini öğrenmek,bilmek, anlamak, dinlemek maksadıyla karşılıklı konuşabilmelerini, işbirliğine gidebilmelerini, birlikte yaşayabilmelerini, hatta uzlaşmalarını sağlayan bir karşılaşmadır.( s.17)
Diyalog insanın kendi dininden taviz vermesi demek değil. Diyalog dinleri birliştirme çabası, kendi dinin üstünlüğünü gösterme ve nihayetinde muhatabına kabul ettirme gayreti de değildir.(s.17-18 )
Amerikada dinler arası diyalog sureci çok önceden başlamış ve devam etmektedir. Örnek olarak 1893 yılında kurulan Dünya Dinleri Parlamentosu halen Chicago’da dünyanın dört bir yanından gelen dini liderleri her sene buluşturmaya devam ediyor.
Benzer kuruluşların listesı ve faaliyetleri için “A new religious Amerika”( Diana Eck) isimli kitabina bakılabilir.
Amerika’da aydınlık yarınlara doğru diyalog adımları atılıyor. Ne mutlu bu yolda yürüyenlere ……
İbadethannelerin yakılıp yıkılması, farklı dinden olan insanların hakarete ve zarara uğraması, nefret suçlarına iki örnek. Maalesef bu tür olaylar her zaman vuku bulmuş ve ayrımcılık göstermeden herkese musallat olmuştur.
İş yerlerinde ve okullarda kişilerin dini yaşama özgürlüklerini garanti etmeye hukuki sistem yetebilir.Sonuçlanan davalara bakılırsa kişilerin kıyafet, yiyecek, özel tatil gunleri, kişisel ibadet için mekan ayarlama gibi konularda hak kazandıklarını görürüz.
Ama nefret suçlarını önleme, farklı gruplar arasında hoşgörü ve işbirliği ortamı sağlama konusunda emniyet güçlerinden veya hukuki sistemden çok şahıslara iş düşüyor.
Doktor olan kaynımın espiri babında anlattığı bir anektod var. Anestezi uzmanı olan bir doktor ameliyat sonrası hastaları şöyle seslenerek uyandırıyormus: (Hastanın ismi Mehmet diyelim)
“Mehmet Bey, uyanın, uyanın! Her şeyi de devletten beklemeyin!)
Saka bir yana, bu sözlerde konumuzla ilgili mühim bir gerçek saklı. Nefret suçları konusunda her şeyi devletten beklememeli, kişiler sivil toplum kuruluşların vasıtasıyla nefret suçları besleyen önyargı, cahillik, yanlış bilgilendirme köklerini kurutmalı ve diyalog için zemin hazırlayıcı köprüler inşa etmeliler. Zira insan tanımadığından korkar, korktuğundan da nefret eder.
Harvard profesörü Diana Eck “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık”( Kur’an 49/13) mealindeki Kur’an ayetini dialoga bir davetiye olduğunu ve dialogun ilk basamağının tanışmak olduğunu vurguluyor.
Bu tanışma en başta halihazırda dini lider konumunda olan veya ilerde olacak kişiler için önem arz eder. Bu yüzden karşılaştırmalı din derslerinin ilahiyat müfredatlarında yer alması teşvik edilmiştir.
Nefret suçlarını bir tarafta tutarsak, genelde Amerika’da farklı dini gruplar arasındaki ilişkiler tolerans içerisinde gelişmiştir. Bir nevi “benim dinim bana, senin dinin sana ait” türünden pasif bir hoşgörü sergilenmiştir.
Sosyal bilimciler ülkedeki dini çoğulculuktan tam istifade edebilmek için toleransın yeterli olmadığını, yerine pozitif bir çoğulculuğun hakim kılınmasını tavsiye eder. Bunun yolunun da dilalogtan geçtiği konusunda hemfikirler.
Peki diyalog nedir?/ ne degildir?
Ahmet Kurucan “Niçin diyalog ?“isimli kitabında şu cevabı verir:
Dinler arası diyalog, faklı dinlere mensup insanların ınançlarını ve düşüncelerini birbirilerine zorla kabul ettirme yolunu seçmeksizin hoşgörü, samimiyet, sevgi, saygı ve iyi niyet içinde ortak olan veya olmayan bir meselede barış, hürriyet ve açıklık atmosferinde ötekini öğrenmek,bilmek, anlamak, dinlemek maksadıyla karşılıklı konuşabilmelerini, işbirliğine gidebilmelerini, birlikte yaşayabilmelerini, hatta uzlaşmalarını sağlayan bir karşılaşmadır.( s.17)
Diyalog insanın kendi dininden taviz vermesi demek değil. Diyalog dinleri birliştirme çabası, kendi dinin üstünlüğünü gösterme ve nihayetinde muhatabına kabul ettirme gayreti de değildir.(s.17-18 )
Amerikada dinler arası diyalog sureci çok önceden başlamış ve devam etmektedir. Örnek olarak 1893 yılında kurulan Dünya Dinleri Parlamentosu halen Chicago’da dünyanın dört bir yanından gelen dini liderleri her sene buluşturmaya devam ediyor.
Benzer kuruluşların listesı ve faaliyetleri için “A new religious Amerika”( Diana Eck) isimli kitabina bakılabilir.
Amerika’da aydınlık yarınlara doğru diyalog adımları atılıyor. Ne mutlu bu yolda yürüyenlere ……
2 comments:
elinize saglik. Amerika'da ortalama birinin dini herhangi bir konusmadan hoslanmadigini dusunuyorum. Cok bikmislar dini konusmalardan. Bugun de konsutugumuz gibi ben diyalogun daha cok gunluk etkilesimlerimizde kendini gostermesi taraftariyim. Bundan temsili kasdediyorum.
Bizler Türkiye'de bazen aynı dine mensup oldukları halde bir türlü uzlaşamayan ve birbirine neredeyse nefretle bakanları gördükçe, yurt dışında diyalog hizmeti verenlere tebrik ve takdirle bakıyoruz.
Post a Comment