En iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo ve en iyi film kategorilerinde Oscar alan "Milyoner" filmi Hollywood'la Bollywood'un karşılaştğı bir yapıt olmuş. Bu film sayesinde gördüğümüz Hindistan'da yaşamak, hele hele de kenar mahallelerinde hayli zor. Film bence bir başyapıt değil, Amerika'da ve İngiltere'de bu kadar ilgi görmesinin sebebini de herhalde insanların farklılık arayışına bağlamak lazım.
Filmin İngiliz yönetmeni Danny Boyle'un diğer eserlerini izlemedigim için onlarla kıyaslayamıyorum ama tipik bir Hollywood-Bollywood sentezi olmuş bence.
Bombay'de gecekondu dahi diyemeyeceğimiz teneke evlerde yaşayan Jamal, abisi Samir ve annesi Müslüman bir aileye mensup. Filmin açılış sahnesinde Jamal'ı polis sorgusunda gorüyoruz. Katıldığı "Kim milyoner olmak ister?" yarışmasındaki tahmin edilemeyen başarısı akıllara hemen bir hile olabileceğini getiriyor ve yarışmanın işgüzar sunucusu tarafından polise ihbar edilen bu çaycı parçası nasıl olur da 2 milyon rupilik büyük ödüle bu kadar yaklaşabilirdi? Filmin bundan sonraki kısmında, Jamal'ın bu sorulara yaşadıklarını kullanarak nasıl cevap verdiğini görüyoruz. Bunun yanısıra, kenar mahallelerdeki hayatın zorluğuna, Hindu-Müslüman çatışmalarına ve bir ailenin parçalanmasına, annesiz babasız kalmış çocuklardan yararlanan dilenci çetelerine, mafya örgütlenmelerine, kardeşler arası sürtüşmelere ve onca olayın arasında filizlenen safi bir aşka tanık oluyoruz. Film bu sosyal tablolara dikkat çekmesi açısından başarılı, ama sonunda herşeyin güllük gülistanlık olması, ve sevenlerin birbirine kavuştuğu klişe Bollywood sahnesiyle inandırıcılıktan uzaklaşıyor. Yine de izlenebilecek bir film...
Eğer Hindistan hakkında ve kast sistemi hakkında daha gerçekçi bir tabloya şahit olmak isterseniz sizlere önerebileceğim çok güzel bir kitap var: A Fine Balance. Rohinton Mistry'nin üçüncü romanı bize daha gerçekçi ve de acı bir tablo çiziyor, kitabı ağlamadan bitirmek çok zor. Hikayeyi çok ele vermek istemediğim için kitabın özetini vermiyorum ama eminim ki kitabı bitirdiğinizde siz de Om ve Ishvar için üzüleceksiniz. Sürekli korku ve ümit arasında gidip gelen bu insanlar ve onlar gibi pek çoğu için hayat gerçekten de çok hassas bir denge istiyor. Sanırım bu bizim de çok yakından bildiğimiz bir denge oyunu...
Muhabbetle
5 comments:
A fine balance" cok etkilendigi bir kitap. ben de tavsiye ederim.Hindistanda yasayanlar kitabi gercekci buluyor ama durum o kadar kotu ki insana inanasin gelmiyor.Allah yarimcilari olsun
Evet malesef öyle, ben de geçen hafta Hintli bir arkadaşıma önerdim, okuyup bana mesaj göndermiş, çok etkilendiğini de belirtmiş.
Muhabbetle
Kitabı okumadım ama yazılanlardan içeriğini gerçekten çok merak ettim.
Eger vaktiniz varsa okumanizi tavsiye ederim.
Rushdie ve Roy'dan sonra en etkili Hindistanli yazar oldugunu soyleyebilirim, Mistry icin. Maalesef ikinci kitabinda (Family Matters) ayni duyarliligi surduremedi. Bir de son yillarda toplumsalci hikayeleriyle one cikan Agida var tabii... Takip edilmesi gereken bir yazar Agida. Roy'un kursellesme ve kapitalism karsiti kaleme aldigi makalelerini almistim Delhi'den. Su anda sirada bekliyor.
Saygilar,
A.A.
Post a Comment