Psikoloji okuduğumu söylediğimde insanarin bana verdigi ilk tepki genelde “Yaaa oyle mi, peki benim psikolojim nasıl, sence ben normal miyim?” oluyor. Bu tepkide anlayamadigim noktalardan biri, neden tanıştığım insanların bu kadar büyük bir kısmı normal olmadıklarını düşünüyorlar. Cünkü “ben normal miyim” sorusu özünde “bence ben normal değilim” anlamını taşıyor.
Öncelikle “normallik” başlı başına bir tartışma konusudur her zaman için. Kimileri normlara uyanlar yani çoğunluğu takip edenler normaldir demiş. Tabii bu açıklama karşısında insanın aklına ilk şu soru geliyor: neredeki çoğunluk? Çünkü malumunuz üzre belli bir kültürde ya da toplumda kabul görmüş bazı davranışlar vardır ki başka toplumlarda çok garip karşılanır. Erkeklerin sünnet olması bazı toplumlar için gayet normalken bazı toplumlar için çocukların istismarı olarak kabul edilir. Bazen de aynı toplumda farklı zamanlarda normal davranışlar değişebilir. Buna en bariz örnek DSM’den verilebilir. DSM III’de eşcinsellik bir bozukluk olarak geçerken, 1987de kitap revizyondan geçirilmiş ve artık escinselligin bir bozukluk olarak kabul edilmeyeceği kararı alınmıştır. Bu durumda 1987ye kadar eşcinseller “anormalken” bu yıldan itibaren “normal” olmuşlardır. Aynı durum nikotin bağımlılığı için de geçerlidir. Sigara içenler eskiden “normal” sayılırlarken şimdi “anormal” kabul edilirler.
Bazılarına göre de “normal” olmak halinden memnun olmaktır. Yani hiç kimse kimseye, halinden şikayetçi olmadığı sürece, normlara uymasa bile “sen anormalsin” diyemez. Tabii bu açıklamanın da sakıncaları mevcut. Mesela halinden son derece memnun bir tecavüzcüyü, durumundan rahatsız olana kadar beklemek mi lazımdır? Bu kişiye “anormal” demek için belli bir kriter yok mudur? Bu açmaz üzerine “işlevsel normallik” diye bir tanım ortaya atılmış: “Eğilimleri, fiziksel ve toplumsal koşul ve özellikleri göz önüne alınarak bir kişi için en "uygun" görülen davranış ve tutumlar.” Bu tanım her ne kadar bazı açıkları kapatsa da tırnak içerisindeki uygun kelimesi normalliği açıklamak için daha kırk fırın ekmek yememiz gerektiğini bize gösterir.
Bu kadar görecelilik içerisinde bir çok insanın kafasının karışması ve normalliklerini sorgulaması da normal ama nihayetinde tercihlerini “anormal” olduklarından yana yapmaları düşündürücü. Sizin bu konuda bir fikriniz var mı?
3 comments:
Son paragraf çok düşündürücü gerçekten. Bence insanlar dünyanın hızla farklılaşması ve eskiden anormal olduğu düşünülen pek çok şeyin şimdilerde normal olması üzerine "Demek ki biz anormalleştik. Ki artık anormal durumlara normal diyebiliyoruz" diye düşünüyorlar.
Bence bu daha çok modern dünya ve insan davranışlarının kökeni arasındaki ilişki ile ilgili bir durum. Bireyin yalnızlaşması özelliklede son 50 yılda hızla yalnızlaşması sonucu özel olma isteği aklıma geliyor. Sıradan olandan ayrılma isteği vs. Son derece yok edilebilir ve sıradan olmayı kabul etmek zor. Normal kelimesi ise dilimizde ister istemez bir çoğunluk ifade ediyor. Anormal olmak azınlık olma avantajı veriyor.
Dişiyi bile bulabilmek için bu serbest piyasa ekonomisinde erkeğin doğası gereği potansiyeller göstermesi gerekiyor . Bunun için ise çılgınlıktaki tek sınır hedef kitlenin kabul edebileceği çizgiler arasında özgün bir form bulabilmesi. Buda son derece anormal fakat kabl edilebilir cizgiler arasındaki bireyler demek oluyor heralde yukardaki grafikte.
Yani ortalamanın bir standart sapma azı, ya da bir standart sapma fazlası. Evet katılıyorum bu noktada. Ama insanlar ikinci standart sapmayı aşamayacak ve o en uçlara gidemeyecek kadar da anormal olmaktan korkmakta. Kontrollü bir anormallik. Garip geliyor kulağa...
Post a Comment