Friday, November 20, 2009

SYM-10

Friday, November 13, 2009

Düşündüğüm için mi konuşuyorum yoksa konuştuğum için mi düşünüyorum?

Son zamanlarda derslerle de paralel olarak dilin düşünce üzerindeki etkisini düşünüyorum. Konuştuğumuz dil acaba nasıl düşündüğümüzü de etkiliyor mu? Bu soruya cevap bulmaya çalışan pek çok araştırma var. Genel olarak bunlar farklı dillerde konuşan insanların renk, şekil, zaman algısı üzerinde yoğunlaşan çalışmalar.
Bir de dilin cinsiyet ayrımı üzerindeki etkisini savunan yazarlar var. Mesela İngilizcedeki “he”, “she” ayrımının ya da “policeman” ile “policewoman” ayrımının ne kadar çok cinsiyetçilik yarattığını söylüyorlar. Bu araştırmaları da genel olarak meslekler üzerinde yapılan çalışmalara dayandırıyorlar.

Mesela şu hikayeye bir bakın: Bir trafik kazası sonucunda arabayı kullanan baba olay anında ölürken oğlu yaralı olduğu için hastaneye kaldırılıyor. Cerrah çocuğu görür görmez “Ben bu çocuğu ameliyat edemem çünkü bu benim oğlum” diyor. Soru şu: Bu nasıl olur? İnsanların çoğu cevaben, cerrahın çocuğun gerçek babası ya da biyolojik babası olduğu şeklindeki karmaşık bir açıklama yaparken çok az insanın aklına cerrahın çocuğun annesi olabileceği geliyor. Kimse erkek bir hemşire ve kadın bir cerrah hayal etmiyor. Bu da İngilizcenin gramer yapısındaki cinsiyet ayrımından dolayı mesleklerde de bir önyargı oluştuğu şeklinde yorumlanıyor. Hatta “he”, “she” farkını kaldıralım sadece bir zamir kullanalım diyenler de oluyor.
Gelelim bu yorumun ne kadar doğru olduğuna. Türkçe konuşanlar olarak sadece kendimize bakmamız yeterli. Bizim dilimizde herhangi bir şekilde cinsiyet ayrımı bulunmazken bizde yeterinden fazla cinsiyet önyargısı mevcut. Bu durumu sadece dille açıklamak mümkün değil. Aslında toplumsal normlar ve çevrenin etkisi ile bu tip önyargıları geliştiriyor ve destekliyoruz. Yine de tamamen cinsiyetsiz bir dili konuşmak çok ilginç ve güzel bir şey bence.