Sunday, April 26, 2009

Amerika’da dini Çoğulculuk ve diyalog (2)













Bir önceki yazımızda Amerika’ya 1965 sonrası akın eden göçmelerle birlikte ülkenin çok dinli bir topluma sahip olduğuna değinmiş ve bu çoğulculuğun müsbet getirilerinden bahsetmeye
çalıştık.

Bu yazımızda dini çoğulculuğun öngörülen muhtemel sorun ve risklerini zikretmeye çalışacak bunları izale etmenin yollarından söz edeceğiz.

Harvard profesörü Diana Eck, “Yeni Dindar bir Amerika” adlı kitabında ülkedeki dini çoğulculuğun müsbet yönlerini vurguladıktan sonra potansiyel problemlerden de söz ediyor. Eck, bu kadar çeşitliliğin ve farklılığın içinde bütünlüğü, her millet için mühim olan birlik ve beraberliği muhafaza etmenin zor olduğunu ifade ediyor.Aynı zamanda mevcut dinlerin aynı istikamete götüren faklı yollar olmadığnı, birbirinden farklı ve bazı yönleri ile birbirine zıt olduklarını hatırlatıyor. Bununla birlikte Amerikan kamoyunun az bir kısmı parçalanma gibi bir riski öngörüyor.Nisan 2002 yılında yapılan bir ankette katılımcıların sadece % 29’u “çok farklı dinlerin Amerika’da bulunması milli birlik ve beraberliği muhafaza etmeyi zorlaştırır” diye kanaat belirtmiş.

Bu kanaati taşıyan insanlar genelde dini çeşitliliğin en çok görüldüğü sehirlerde yaşıyorlar.
Örneğin, Chicago’lu bir bayan muhitindeki muslüman, hindu ve buddist nüfusun çoğalmasını şöyle değerlendiriyor : “ Hepimizin ayni şekilde inanmamız gerekir diye iddia etmiyorum, ama bu kadar farklılık, korkarım, nefret , korku ve emniyetsizlik yaratacaktır.”
Hem genel halkın hem de sosyal bilimcilerin dini çoğulculuk konusunda dikkat çektiği sorunlar başlıca şunlardır:
1.Dini çoğulculuk demokrasiye tehdit teşkil ediyor.
2.Eşit haklar ve hayat tarzı konusunda zorluklar meydana getiriyor.
3.Amerikan değerlerine zarar veriyor.
4.Bu kadar farklı din pratik hayatta kültürel bir takım müşkilatla karşı karşıya bırakıyor.

Bu iddiaların makuliyetini veya mantığını tartışmadan anlamaya çalışalım. Bize yersiz gelse de bir çok Amerikalı icin geçerli olmaları bu iddiaları önemli kılıyor kanaatindeyim. Bu yazımızda önem arz ettiği için birinci olarak yazdığım demokrasiye tehdit iddiasını irdeleyeceğiz. Daha fazla okumak isteyenler America and the challenges of religious diversity adlı kitabına başvurabilirler.

Demokrasiye Tehdit
Kültürel gelenek ve birikimler insanların demokrasi anlayıslarnı önemli ölçüde etkiler.Amerika’da azınlık olarak bulunan ve batı kaynaklı olmayan dinlerin mensupları demokratik olmayan ülkelerden göç etmisler.Dolayısı ile onlarin Amerikan tarzı demokrasi kurallarına uygun davranamayacakları iddia ediliyor.

Öte yandan, Amerika’da demokrasiyi Hristiyanlıkla çok yakın irtibatlı görenler (din -devlet ayrımı anayasada kilise-devlet ayrımı şeklinde ifade ediliyor) Hristiyanlığın ağırlığının azalmasını otomatikman demokrasiye zarar olarak görüyorlar.

Demokrasiye daha doğrudan bir tehdit unsuru da dini tutuculuğu ve şiddeti batılı olmayan (non- western) dinlerle özdeşleştiren insanlar dile getiriyolar.11 Eylül sonrasinda bu tür endiseler ne yazık ki çoğunlukla müslümanlarla ilişkilendiriliyor.

Son olarak, demokrasiyi garanti eden hukuki sisteminin de bu kadar farklı ve bazen birbirine ters düşen bu dinlerin mensuplarının haklarını temin etmekte zorlanacağını, hatta yıpranacağını söyleyenler de var. Bu konudaki endişelerin Princeton profesörlerinden Robert Wuthnow’a göre çok büyütülmemesi lazım.Ona göre dini çoğulculuk demokrasiyi tehdit ediyor demek abartmak olur.Evet, bazı zorluklarla karşılanabilir ama hukuki sistem bu yükü kaldırabilir.Unutmayın, bir zamanlar protestan ve katolikler arasındaki anlaşmazlıklar bugünkü dini grupların arasındaki anlaşmazlıklar kadar müşkildi ama hukuki sistemimiz üstesinden gelmistir.

Görülen o ki her gün büyüyen dini çoğulcuğun doğuracağı potansiyel sorunlar karşısında demokrasiyi koruma vazifesini Amerikalılar Birinci Anayasa Degişikliğine ve onun garantörü olan hukuki sisteme emanet etmişler.

Simdiye kadar zikrettiğimiz endişelerle çelişen bir kanaat da mevcut.Şöyle ki dini çoğulculuk bir tehdit değil, tam tersi demokrasi için bir koruyucu unsurdur.Bu da neyin nesi demeyin.Amerika’da neredeyse bütün dini gruplar kendi içlerinde parçalara bölünmüş durumda.Kimisi akide farklılığından dolayı bölünmüş, kimisi de etnik yapı farklılığından; ama neticede ortada tarihçi Martin Marty’nin ifadesi ile tam “korkunç bir karmaşa” var. Bu durumda her hangi bir dini grubun diğer gruplara göre üstünlük kazanması mümkün gözükmüyor.Bu da dini gruplar arasinda eşitlik demek.

Diyalog mevzusunu bir sonraki yazıda ele alacağız.Hoşca kalın.


*Yukarıdaki resim pluralism.org/events/wrsc2/photos.php sayfasından alınmıştır.

2 comments:

Aslihan Ozkaya said...

Acaba Amerika'da dini farklılıktan dolayı ciddi sorunlar yaşanmış mı? Yoksa bunlar sadece ihtimal olarak mı bahsediliyor?
Bu arada diyalog yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum..
Elinize sağlık..

Mirkena Ozer said...

Amerika'da dini farkliliktan dolayi sorun yasanmistir ve hala yasanmakta.11 Eylul'den sonra camilere saldiri, muslumanlara da taciz vakalari ihbar edilmistir.Nefret sucu olarak nitelendirilen bu suclar diger azinliklara da islenmistir.1985 yilinda Tennessee, Chatanooga sehrinde bir havra bombalanmisti.1989 yilinda New york'ta bir siyahi kiliseye saldirilmisti;1994 yilinda Kalifornya,yuba city'de bir cami yakilmisti.1987 yilinda
Houston'da yepyeni bir hindu tapinagina sadirilmis ve cok zarar gormustu.
BAska uzucu bir ornek, kendilerine "dot buster" ismini yakistiran New Jersey'de bir grup insan hindu kadinlara karsi hakaret, veya tacizde bulunmustur.
"A new Religious America"(Eck, Diana)isimli kitapta bu konunun orneklerini bulmak mumkun.Yazimizin diyalog kisminda bu orneklerden biraz bahsedip dinler arasi vuku bulan guzel gelismelere de yer vermeye calisacagim.Ilginiz icin tesekkurler

Post a Comment